Bolu İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı İzzet Baysal
Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Şeyda Eyi, 1-30 Kasım ‘Akciğer
Kanseri Farkındalık Ayı’ sebebiyle Akciğer Kanseri hakkında bilgiler verdi.
İzzet Baysal Devlet Hastanesi Göğüs Hastalıkları
Uzmanı Dr. Şeyda Eyi, Akciğer kanserinin akciğer dokularında bulunan anormal
hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalık olduğuna dikkat çekerek;
“Vücudumuzdaki herhangi bir kanser, hücrenin genetik materyalini taşıyan
DNA’sının yapısındaki bir hata veya mutasyon nedeniyle başlar. Sonraki aşamada
kontrolsüz çoğalan bu hücreler çevre dokulara ve akciğer dışındaki organlara
yayılabilir (metastaz).
Akciğer kanseri hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan
ülkeler için önemli bir ölüm nedenidir. Dünya genelinde ve Amerika’da hem
erkeklerde, hem de kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni olup, tüm
kanser ölümlerinin kabaca 1/5’inden (% 19,4) sorumludur. Akciğer kanserleri
başlıca iki gruba ayrılır: Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük
hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK). Bu sınıflandırma tümörün mikroskobik
görüntüsüne dayanarak yapılır. Bu iki tip kanserin büyüme hızları, yayılımları
ve tedavileri farklıdır.” şeklinde konuştu.
RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
“Akciğerlerimiz dışarıya açılan bir organdır ve dış
ortam havasını kullanır. Bu nedenle nefes ile alınan havadaki her türlü madde
sağlığımızı etkileyebilir” diyen Dr. Şeyda Eyi; “Sigara: Sigara kullanımı
akciğer kanserinin en sık görülen nedenidir (%90’dan fazla). Günlük içilen
sigara sayısı, sigara içme süresi, erken başlama yaşı, dumanı derin çekme ve
katran miktarı ile kanser gelişme riski artar.
Sigara dumanına pasif olarak maruz kalınması da akciğer kanseri riskini
arttırmaktadır. Kendileri sigara içmedikleri halde ev veya işyerlerinde pasif
olarak dumana maruz kalan kişilerde akciğer kanseri gelişme riski % 20-30
artmaktadır. Akciğer kanseri hiç sigara kullanmamış kişilerde de
görülebilmektedir. Tüm akciğer kanserleri hastaların % 15’ini sigara içmeyenler
oluşturmaktadır.
Sigaranın bırakılması durumunda akciğer kanseri
olasılığı zamanla azalmakta ve sigara bırakıldıktan 10-20 yıl sonra hiç
içmemişlerin düzeyine yaklaşmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle kadınlarda, sigara içme
alışkanlığındaki artışa paralel olarak akciğer kanseri sıklığı giderek artmaya
devam etmektedir” ifadelerine yer verdi.
AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRAN DİĞER ETKENLER
Eyi, akciğer riskini artıran nedenler ve
belirtilerinden de bahsederek; “Asbest:
Bazı toprak ve kayalarda bulunan saç gibi ince liflerdir. Solunum havası ile
alındığı zaman asbest lifleri akciğeri zedeler ve sonunda bir çeşit akciğer
kanseri olan mezotelyoma gelişir. Asbest teması akciğer kanseri olasılığını 1.5
- 5.4 kat arttırırken, sigara içen kişilerde bu risk daha fazladır.
Radon gazı, uranyum, berilyum, vinil klorid, nikel
kromat, kömür ürünleri, hardal gazı, klormetil eterler, petrol ürünleri gibi
kansere yol açan kimyasallara maruziyet,
Akciğer kanseri aile öyküsünün olması,
Yüksek düzeyde hava kirliliği,
İçilen suyun yüksek oranda arsenik içermesi,
Akciğerlere radyasyon tedavisi uygulanması,
Akciğerde bazı hastalıklar sonrasında kalan yara izi
(skar).
BU BELİRTİLERE DİKKAT!
Her türlü sıra dışı fiziksel şikayetlerinizi
doktorunuza bildirmeniz incelenmesi açısından çok önemlidir. Akciğer kanserinin
neden olduğu bulgu ve şikayetlerin oluşumu için birkaç yıl geçer ve hastalık
ileri evreye gelinceye kadar fark edilmeyebilir. Ne yazık ki, hastalığın erken
döneminde hastaların genellikle bir şikayeti olmaz ya da mevcut şikayetler
hastalar tarafından önemsenmez. Akciğer kanserinin sık görülen başlıca
belirtileri aşağıdaki gibidir.” dedi.
Semptom ve bulgular Yaklaşık görülme sıklığı (%)
Öksürük 75
Kilo kaybı 68
Nefes darlığı 58-60
Göğüs ağrısı 45-49
Hemoptizi 29-35
Kemik ağrısı 25
Çomak parmak 20
Ateş 15-20” diye konuştu.
TANISI NASIL KONUR?
Eyi, akciğer kanserinde tanının nasıl konulduğunu da
aktararak; “Göğüs hastalıkları bölümüne başvurularında hekim hastanın tıbbi
öyküsünü alır ve sigara kullanımı ve diğer risk faktörlerini sorgular. Yapılan
fizik muayenenin ardından akciğer grafisi ile birlikte bazı laboratuvar
testleri istenir. Muayene ve akciğer grafisi bulguları ile akciğer kanserinden
şüphe edilen hastalarda öncelikle bilgisayarlı tomografi çekilir.
Hastaların çoğunda tanı için akciğerlerden biyopsi
alınır. Biyopsiler çeşitli yöntemler ile yapılabilir. Alınan doku parçalarının
bir patolog tarafından incelenmesi oldukça önemlidir. Çünkü akciğer kanseri
hücre tipinin kesin olarak bilinmesi tedaviye yön veren en önemli bilgidir.
Yapılan diğer testler genellikle kanserin vücuttaki yayılımı hakkında bilgi
sahibi olmak için yapılır. Bu testler ise hastanın şikayetlerine göre manyetik
rezonans görüntüleme (MR), kemik sintigrafisi, ultrasonografi veya PET-BT
(Akciğer Kanseri Tedavisi pozitron emisyon tomografi) olabilir.
“TÜMÖRÜN TİPİ, EVRESİ VE HASTANIN PERFORMANS DURUMU
GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULUYOR”
Tümörün tipi, evresi ve hastanın performans durumu
göz önünde bulundurularak tedavi planı yapılır. Akciğer kanserinin tedavisinin
doğru yapılabilmesi için doğru evreleme şarttır. Akciğer kanserinde evreleme
kanserin bulunduğu bölgeyle sınırlı olup olmadığı, lenf nodlarına (havayolları kenarında lenfatik bezeler) veya
diğer uzak organlara yayılıp yayılmadığı temeline dayanır.
Akciğer kanserinin tedavisinde kemoterapi,
radyoterapi ve cerrahi yöntemler tek başlarına veya bazı hastalarda olduğu gibi
birlikte uygulanabilmektedir. Uygulanacak tedaviler KHDAK’de evrelere göre
farklılık gösterir. KHAK olan hastalarda eğer hastalık çok erken evrede
yakalanabilirse cerrahi tedavi şansı olabilir. Ancak bu hastaların çoğunda tanı
konulması sırasında hastalık zaten yaygın evrede olup, cerrahi tedavi mümkün
olmamaktadır. Standart tedavi sınırlı evre hastalarda kemoterapi ve radyoterapi
uygulaması, yaygın evrede ise tek basına kemoterapidir.” ifadelerini kullandı.